22 Aralık 2019 Pazar

Lagari'yi Utandırmak

Blog yazılarımda şu güne değin farklı birçok konu hakkında yazdım. Çoğu zaman da tarihle ilgili yazılardı. Bu yazımda biraz kendi konularıma döneyim dedim, gene tarihle içiçe olsa da...

Dr. Itokawa [2]
Benim ilk gittiğim zamanlarda JAXA'nın (Japonya Uzay Araştırma Ajansı), ISAS (Uzay Bilimleri ve Mühendisliği Enstitüsü) kampüsündeki ana binasının giriş katında bir müze vardı. Yakın zamanda bu müze daha kapsamlı olarak, kampüs içinde yeni yapılan bir binaya taşındı. İşte bu müzede de aktarıldığı üzere Japonya'nın uzay serüveni için milat 1955'tir. Rusların Sputnik'i uzaya göndermesine henüz 2 yıl vardır. Bu tarihte Tokyo'nun kuzeybatısındaki Kokubunji'de yapılan deneyler ile, müzede örneklerini görebileceğimiz, kalem boyutundaki roketler ilk kez uçurulmuştur. Kalem roketlerin arkasındaki fikir babası Japonların Dr. Roket dedikleri, Tokyo Üniversitesi'nden Prof. Hideo Itokawa'dır. ISAS'ın da kurucularından olan bu profesör ve ekibi [1] daha sonra yollarına Bebek Roketler ve 1960'da uzay sınırını aşacak ilk Japon roketi olan Kappa serisi roketler ile devam eder. Japonya'yı uzay yarışında, kendi uydusunu uzaya gönderen 4. ülke yapacak olan Ohsuni uydusunu 1970'de uzaya gönderen ise bu roketlerin daha gelişmiş versiyonu olan Lambda serisi L-4S-5 roketi olur [3].

Dr. Itokawa 1999 yılında ölmüş. 1998 yılında keşfedilen bir asteroide kendisinin ismi verilerek onurlandırılmış. Ölümünün yaklaşık 4 sene ardından kurulan JAXA'nın dünyada oldukça ses getiren uzay görevlerinden biri işte bu asteroide oldu. Hayabusa isimli uzay aracı asteroide gidip, üzerinden parçacık örnekler topladıktan sonra Dünya'ya geri getirdi.

Arkada M-V roketi ile ISAS kampüsünde sakuralar.
Konuyu esas özne olan kendimize getirecek olursak, bizim roketler ile tanışıklığımız bir rivayete göre Osmanlı zamanına kadar gidiyor. Evliya Çelebi'nin seyahatnamesinde rivayet ettiğine göre IV. Murat'ın kızı Kaya Hatun'un doğumu sebebiyle yapılan şenlikler sırasında Sarayburnu'ndan roketi ile havalanan Hasan Çelebi, 2.5km ötede denize iniş yapmış ve padişah tarafından bu uçuşu nedeniyle ödüllendirilmiştir. Dilerseniz bu noktada sözü Evliya Çelebi'ye bırakalım [4]:

Murad Han'ın Kaya Sultan adlı bir kızı doğduğunda akika (Yeni doğan bir çocuk için Allah'a şükür niyetiyle kesilen kurbanın adı) şenliği olduğu gece bu Lağari Hasan 50 okka baruttan yedi kollu bir fişeng icat edip Sarayburnu'nda padişah huzurunda derya üzere fişeğe bindi. Yardımcıları fişeğe ateş edip Lağari, "Padişahım seni Buda'ya ısmarladım. İsa Peygamber ile konuşmaya gideriz." diye göklere yükselirken dua edip Allah'a hamdler ederek yanında olan fişenklere ateş edip deniz yüzünü aydınlattı. Gök kubbede büyük fişeğin barudu kalmayıp yere inerken ellerinde olan kartal kanatlarını açıp Sinanpaşa Kasrı önünde denize düşüp yüzerek çıplak padişah huzurunda yer öpüp, "Padişahım, İsa Peygamber padişahıma selam eyledi" diye şakalar etti. Bunun üzerine bir kese altın ve 70 akçe ile sipahi zümresinden olup Kırım'da Selamet Giray Han'a gidip orada öldü. Rahmetli yakın dostumuz idi. Allah rahmet eylesin. 

Lagari Hasan Çelebi [5]
Lagari Hasan Çelebi gerçekten yaşamış mıydı, yaşadıysa bile böyle bir roketle havalanıp sağ salim yere inmiş miydi, bizler bilemiyoruz. Evliya Çelebi'nin hikayelerinin genel fantastik havasını düşününce ve o zamanın imkanlarıyla Hasan Çelebi'nin kendini bir roket içinde havalandırıp, sağ bir şekilde yere inmesinin teknik olarak çok zor olduğu dikkate alınınca, hayal ürünü bir karakter olması daha muhtemel. Ama yakın tarihimizde roketler ile gerçekten uğraşıp, Lagari'den daha az bilinen gerçek karakterler var.

Bunlardan ilki Bandırma Füze Kulübü üyeleri ve sonrasında onlarla güçlerini birleştiren İTÜlü bir akademisyen olan Kirkor Divarcı [6]. İlk çalışmalarına 1957'de yani Spunik 1'in fırlatıldığı yıl başlayan öğrenciler tüm olumsuzluklara ve eleştirilere rağmen kendi ürettikleri roketler ile denemeler gerçekleştirmiş ve oldukça da başarılı olmuşlar. Öyle ki seneler 1962'yi gösterdiğinde gençlerin, Kirkor Divarcı ile birlikte inşa ettikleri Marmara-2 isimli roket 15km irtifaya kadar çıkar ve dönemin amatör roket çalışmaları arasında dikkate değer bir başarı elde eder. Bu başarıyı Hürriyet I ve II roketleri takip eder. Amaç aslında açıktır, uzaya erişmek. Bu anlamda dikkat çeken projelerden biri Aktrüs Projesi'dir [6]. Aktrüs Projesi 500 kilogram ağırlığında ve 4 metre uzunluğunda bir roket ile uzaya fare göndermeyi amaçlıyordu. 1950 yıllarda Amerikanların V-2 roketleri ile uzaya fareler gönderdiği biliniyordu. Bu projede de benzer bir şekilde kapsülüne koyulan farenin hareketleri mikrofilm makinesi tarafından yol boyunca takip edilecek, roket 150 kilometreye ulaşınca kapsül ayrılacak, ayrılan kapsülden düşen fare paraşütle dünyaya inecek ve böylece farenin durumu görülebilecekti.

Marmara I Roketi fırlatılmadan önce [7]
Bandırma Füze Kulübü'nün ve Kirkor Divarcı başarıları dikkat çekmiş, dönemin cumhurbaşkanı Cemal Gürsel'de dahil birçok devlet büyüğü tarafından tarafından davet edilmiş, tebrik mesajları almışlardır. Fakat ne olduysa bundan sonra olur. Çalışmalar bir anda kestirilir, Kirkor Divarcı'nın çalışmaları yanar ve tüm bu yaşananlar unutulur gider. Bu unutulmuşluk o kadar fazladır ki İTÜ'den uzay mühendisi olarak mezun olmuş bir kişinin bile bu gibi çalışmalardan ancak seneler sonra haberi olur, Kirkor Divarcı İTÜ'nün kendi evladı olmasına rağmen! Şu an kendisi yaşıyor mu, yaşıyorsa nerde ve ne yapıyor, internette ne yazık ki herhangi bir bilgi yok. O zamanlar Bandırma Füze Kulubü'nü kurmuş insanlar ise isim değişikliğinin ardından Bandırma Havacılık ve Uzay Araştırma Derneği çatısı altında halen amatör bir şekilde faaliyetlerini sürdürüyor [8]. 

Kirkor Divarcı ve Bandırma Füze Kulubü'nün yaptığı çalışmalar tek emsal değil. Gene aynı tarihlerde memleketin başka bir köşesinde, Tokat'ta Muammer Kalender isimli 17 yaşında bir gencimiz de kendi çalışmalarını yapmaktadır. Gazetelerdeki haberlere göre daha evvel 3 başarılı deneme gerçekleştirmiş ve Kalender 4 isimli roketi ile 175km'ye yani uzay sınırının üstü bir irtifaya çıkmayı hedeflemektedir [9]. Yaşananlar hakkında gene birkaç gazete küpürü haricinde kapsamlı bilgi yok. Burada iki sebep olabilir: Ya haberde yazılanlar o kişinin hayal gücüne de dayanan biraz uydurmaca bilgiler, ya da insanların ilgisi yaşananlara en alt düzeyde olduğu için böyle birşey yaşandıysa bile kimse yeterince ilgilenmedi, kayda almak gereği hissetmedi. Sanırım ikincisi daha olası. 2015 yılında gene Bandırma Füze Kulubü hakkında Erk Acarer tarafından kaleme alınmış bir yazıdan doğrudan aktarıyorum [10]:

Hamdi Varoğlu’nun 1962 yılında ‘Fezaya doğru’ başlığı altında Cumhuriyet’te kaleme aldığı kısa ancak öz makale idealist gençlerin karşılaştıkları zorluklara ilişkin ipuçları verir:

“...El âlem gökleri fethetti. Fezada dolaşmadık bucak bırakmadı, yakında Merih’e, aya sonra belki öteki yıldızlara sabah kahvesine gider gibi seyahatler tertip edecek. Biz beri tarafta, bu işi merak edip sırrını keşfetmeye çalışan gençlerimize ilgi yerine ancak uçak mezarlığını gösteriyoruz. Füzeci gençler, Bandırmalılardan çoğunun alaylarına hedef oluyor. İlgi yok, yardım yok, el birliğiyle işin alayındayız. Hazerfen Ahmet Efendi’den bu yana bir arpa boyu yol alamamışız diyeceğim geliyor...”

Acı gerçek gösteriyor ki bu gençlerimizi özellikle halktan kimse kaale almamış, desteklememiş. Darbeleriyle, Kıbrısıyla dönemin çalkantılı günleri içinde cumhurbaşkanından, genelkurmayına verilen sözler hep lafta kalmış. Oysa ki desteklenselermiş belki 1970'de Japonlar ilk uydusunu göndermeden önce biz bunu yapacak, kendi uydusunu gönderen üçüncü, dördüncü ülke olarak ismimizi tarihe yazdıracakmışız. Dahası bunun bilimini daha o zamanlardan yapabilecek, bunun çalışmasını yapan, binlerce kişinin ekmek yediği şirketlerin temelini o günden atabilecekmişiz. Şimdi bakınca görüyorum ki bizde kendi roketimizi yapmakla ilgili haberler yeni yeni çıkmaya başladı. Arada geçen yaklaşık 60 sene ise koca bir kayıp. Peki çok mu geç? Zihniyet bu olduğu müddetçe evet...
SpaceX Falcon Heavy roketinin ilk fırlatılışı, 2018.
Bugün dünyanın dört bir tarafında özel şirketler kendi roketlerini uzaya göndermenin yarışı içinde. Çok yakın zamanda Yeni Zellanda menşeeli Rocket Lab onuncu roketini başarılı bir şekilde uzaya taşıdı ve belki de Elon Musk'un SpaceX'ine bir şekilde rakip olabileceğini gösterdi. iSpace, Çinli özel bir firma (ne kadar özel tartışılabilir), daha birkaç ay evvel ilk roketini fırlattı. SpaceX, uzayda kolonileşmenin kapılarını aralayacak Starship (Yıldızgemisi) çalışmalarına tüm hızıyla devam ediyor. Umarım bizler de biran önce daha hızlı, organize ve kendinden emin adımlar atıp kaçan bu yıldız gemisini yakalayabiliriz. Sözlerimizi Dr. Hideo Itokawa'nın zamanında yazdığı bir haiku (Japon geleneksel) şiiri ile tamamlayalım [2]:

"Gökyüzü sınırsız ve hayallerim sonbahar denizi üzerinde çok daha yükseklerde."


Dipnot ve Kaynakça


1) ISAS ilk olarak Tokyo Üniversitesi altında bir enstitü olarak kurulmuş, 1980lerde doğrudan eğitim bakanlığına bağlanmış, oldukça yakın tarihte, 2003 yılında JAXA'nın kurulmasıyla ajansın temel enstitülerinden biri haline gelmiştir.
2) Mitsubishi Heavy Industries, Spectra, "Dr. Rocket Builds a Lab", https://spectra.mhi.com/dr-rocket-builds-a-lab
3) ISAS Websitesi, "History of Japanese Space Research", http://www.isas.jaxa.jp/e/japan_s_history/detail/challenge.shtml
4) Günümüz Türkçesi ile Evliya Çelebi Seyahatnamesi, Yapı Kredi Yayınları, sayfa 669.
5) Kaynak belirsiz ama yakın tarihli bir çalışma olduğunu düşünüyorum.
6) Murat Basmacı, "Türkiye’nin İlk Uzay Kulübü: Bandırma Füze Kulübü", Roketsan, Sayı 14-6, Ocak 2019.
7) Kirkor Divarcı ve Bandırma Füze Kulubü üyelerini Marmara I roketinin başında gösteren bu resime birçok kaynakta ulaşmak mümküm ama ilk kaynağına veya fotoğrafçısına dair bir bilgiye rastlamadım. Bu kaynaklardan biri için: https://seyler.eksisozluk.com/50-yil-once-uzaya-fuze-gondermek-icin-kollari-sivayan-turkler-ve-pek-bilinmeyen-yerli-fuze-seferberligi
8) Bandırma Havacılık ve Uzay Araştırma Derneği Web Sitesi, http://huzad.blogspot.com/
9) Devrim Gazetesi, "Kalender 4 Füzesi Bu Hafta Fırlatılıyor", Yıl 1, Sayı 208, 17 Kasım 1963
10) Erk Acarer, "Tam Fezayı Fethedecektik," Birgün Gazetesi, 19.07.2015

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder