25 Ağustos 2019 Pazar

Asakusadan Memlekete Kaplumbağaların Peşinde

Gelin size Sunay Akın hikayelerine benzer bir hikaye anlatayım...

Tokyo'da Asakusa, İstanbul'da Sultanahmet neyse odur. Bölgenin merkezinde bizim Sultanahmet Camii gibi gene dini bir yapı vardır, Senso-ji tapınağı. Tokyo'ya gelen turistler için gerek tapınağı gerekse civardaki hediyelik eşya dükkanları ile gezilecek görülecek yerler arasında olmazsa olmazlardandır. Yanlış hatırlamıyorsam benim de Tokyo'da ilk gittiğim yerdi.


Senso-ji Tapınağı, Tokyo
Senso-ji (浅草寺) aslında Tokyo'daki en eski tapınak. Fakat II. Dünya Savaşı sırasında şehre yağan bombalar ile yıkılmış ve sonrasında yeniden inşa edilmiş. Söylentiye göre iki kardeş Sumida Nehri'nde Budist inanışa göre bir tür yarı tanrı olan (aslında ermiş kişiler de diyebiliriz) ve Japonca Kannon diye isimlendirilen bir boddhisattvanın heykelini bulurlar. Köyün şefi heykelin ruhani gücünün farkına varır ve evini tapınağa çevirip heykeli buraya yerleştirir. Tapınağın 628 tarihli ilk kuruluş hikayesi bu şekilde [1].

1863-64 yıllarında Aime Humbert isimli İsviçreli bir diplomat Japonya'ya seyahat eder. Dönüşünde bu oldukça farklı ülkede gördüklerini kaleme alır ve anlattıkları dönemin ünlü mecmualarından "Le Tour du Monde"de 1869 tarihinde basılır [2]. Anlattıkları arasında Asakusa'da denk geldiği bir festival de vardır. Festivalden aktardıklarından biri de Koreli bir kaplumbağa terbiyecisi ve kaplumbağalarıdır:

"Soğukkanlı bir sabır Koreli akrobatların karakteristik özelliğidir. Örneğin bir düzine irili ufaklı kaplumbağayı eğitmek büyük sabır ister...Kaplumbağa terbiyecisi şarkıdan ve madeni bir davulun ritminden başka hiç birşey kullanmaz. Öğrencileri tek bir sıra oluşturur, çeşitli hareketler sergiler ve sonunda insan müdahalesi olmaksızın büyüklerin köprü oluşturup küçüklere yardım etmesi sonrasında bir kahve masasının üstüne çıkarlar. Masa üstünde üçlü dörtlü gruplar oluştururlar, sanki kabuktan tabaklar masa üstüne yığılmış gibi." 

L. Crepon tarafından "Le Tour du Monde" için çizilmiş gravür.

İbrahim Edhem Paşa Osmanlı Devleti'ne hariciye nazırı ve sadrazamlık başta olmak üzere birçok kademede hizmet etmiş bir devlet adamıdır. Aslen Sakızlı bir Rum olan Edhem Paşa, Hüsrev Paşa tarafından himaye altına alınıp ve yetiştirilir. Henüz çocuk yaşta iken Osmanlı'nın modernleşmek adına attığı adımların bir parçası olarak eğitim almak için Paris'e gönderilir. Bu sebeptendir ki Fransızcayı ana dili gibi konuşabilmektedir [3].  Üzerindeki Fransız etkisi o denlidir ki ileride oğlunu da eğitim alması için gene Paris'teki aynı okula gönderir. 



Edhem Paşa'nın dergiyi nerde ne şekilde edindiğini bilmiyoruz ama bildiğimiz Le Tour du Monde'nin 1869 tarihli bahsi geçen sayısını alıp o zamanlar Bağdat'ta olan oğluna gönderdiği. Bu dönemde dergi Osmanlı elitleri tarafından takip edilmekte, oldukça ilgi görmekteymiş. Şimdi gelelim, işin bizi ilgilendiren kısmına. İbrahim Edhem Paşa'nın oğlu ünlü ressam, müzeci ve arkeolog Osman Hamdi Bey'in ta kendisidir. 

Sanırım hikayenin sonuna yaklaşıyoruz. Bilenler bilir Osman Hamdi Bey'in "Kaplumbağa Terbiyecisi" isimli tablosu 2004 yılında o zaman için Türk resim sanatında bir esere verilen en yüksek tutar ile (günümüz parası ile 5 milyon TL) Pera Müzesi tarafından satın alındı. Aslında bu satın alınan resmin 1906 tarihli versiyonuydu ki 1907 tarihli bir başka versiyonu da mevcut. 1906 tarihli bu tablo hala İstanbul Pera Müzesi'nde sergilenmekte. 1907 tarihli ikinci versiyon ise Sabancı Müzesi koleksiyonunda.



Kaplumbağa Terbiyecisi, 1906.

Bursa Yeşil Camii'nin üst katındaki yer yer çinileri dökülmüş bir odada yüzü pencereye, sırtı ise izleyiciye dönük bir adam resmedilir tabloda. Çoğu kaynağa göre Osman Hamdi birçok resminde olduğu üzere model olarak kendisini seçmiştir. Başında etrafına yemeni sarılmış bir arakiye vardır. Elinde, arka tarafında bir ney tutmaktadır. Sırtındaki asılı duran şey ise kimilerine göre nakkare kimilerine göre ise eskiden dervişler ve dilenciler tarafından da kullanılan keşkülüfukaradır (dilenci çanağı). Nakkareye asılı olarak ise ön tarafında mızrap sarkmaktadır. Ayaklarının dibinde, yerdeki yaprakları yemekte olan kaplumbağalar vardır [4].  

Tablonun ilham kaynağı hakkında birçok varsayım mevcut. Bir varsayım, Osman Hamdi'nin geri kalmış Osmanlı toplumunu eleştirerek, kendisini kaplumbağa terbiyecisi şeklinde tasvir ettiği yönünde [4]. Resimde kaplumbağalar ise geri kalmış toplumu simgelemektedir. Hatta terbiyecinin bu işi ney çalarak yapması, Osman Hamdi'nin kendisi gibi, toplumu terbiye etmeyi sanat vasıtasıyla yapmaya çalışmasını, neyi artık çalmayıp da arkasında tutması ise, bir nevi sükut-u hayali ve terbiyecinin artık bu işten vazgeçtiğini gösterir.  Bir diğer varsayım ise, daha somut bir yaklaşım üzerinden ilerler. Bu varsayımda, terbiyeci gene zamanında Sanay-i Nefise, Asar-ı Atika Müzesi gibi birçok kurumu kurmakla görevlendirilmiş Osman Hamdi Bey'in kendisi olmakla beraber, kaplumbağalar da bir türlü kendisine ayak uyduramayan mesai arkadaşlarını simgelemektedir. Bu varsayımlar o kadar derine iniyor ki, resimdeki her bir parçayı tek tek yorumlayarak ilişkilendirmeye çalışıyorlar.  Örneğin neyin ve kaplumbağaları eğitmenin sabırla ilişkisinden sözedenler veya terbiyecinin sırtında yer alan nakkarenin bir kaplumbağa kabuğu gibi yerleştirilmiş olması sebebiyle Osman Hamdi'nin kendini kaplumbağalardan biri, yani eğitmeye çalıştığı toplumun bir parçası gibi gördüğünü anlatanlar var [5].



Osman Hamdi'nin ailesinden biri olan Prof. Edhem Eldem ise tabloyu açıklamaya çok daha basit yaklaşmaktadır ve bizim hikayemizin de aktarmaya çalıştığını anlatır: Osman Hamdi Bey,  babasının kendisine gönderdiği Le Tour du Monde'deki gravürü, yani Asakusa'da kaplumbağaları ile gösteri yapan Koreli terbiyeciyi görür ve kendince o günün Osmanlısına yorumlayarak, resmeder [6]. 


Tablonun 1906 ve 1907 tarihli iki farklı versiyonu

Birçok ressam ve eseri için sözkonusu olduğu şekilde Osman Hamdi Bey'in bu tabloyu tam olarak hangi duygu ve düşünceler ile resmettiğini tabi ki bilemeyiz. Ama Japonya'dan Türk resim sanatının en tanınmış, önemli eserlerinden birine uzanan bu olası hikaye oldukça ilgi çekici ve uzakların ne kadar yakın olabileceğine dair etkileyici bir örnek. İşin daha da enteresan kısmını bize Wendy M.K. Shaw, Osmanlı Resim Sanatı'nı incelediği kitabında aktarıyor [7]. Osman Hamdi zamanının Osmanlısı ile Japonyası aslında eskiyle yeni arasındaki bocalamalar ve değişim açısından benzerlikler taşıyor. İmparator Meiji (1868-1912) ile yeni bir döneme giren Japonya, köhneleşmiş sistemleri kaldırarak yerine yeni ve güçlü bir düzen oturtmak yolunda önemli adımlar atarken, Asakusa tapınağı önünde kaplumbağalar ile gösteri yapan adam, aslında Batılılar için eski ve artık değişmekte olan Japonya'nın karikatürize bir yansıması. Batı ile olan mücadelesinde Japonya'yı örnek alan Osmanlı için benzer bir tabloyu düşünmek güç olmasa gerek. Belki de Osman Hamdi gene Le Tour de Monde'de gördüğü gravürden esinlendi ama amacı Japonya'da eski köhne sistemi eleştiren bu çizimi alıp Osmanlı'ya uyarlamak ve bizdeki köhneliği eleştirmekti. Sonuçta zaman değişse de, coğrafyalar farklılaşsa da terbiye edilmesi gereken kaplumbağalar hep olabiliyor. 

Kaynakça

1) Wikipedia Senso-ji Makalesi, https://en.wikipedia.org/wiki/Sens%C5%8D-ji
2) Aime Humbert, "Le Japon" Makalesi  "Le Tour du Monde", Eduard Charton (Ed.), Librairie Hachette, Paris, 1869, sayfa 385-416.
3) Edhem Eldem, Sadrazam İbrahim Edhem, http://www.ambafrance-tr.org/Sadrazam-Ibrahim-Edhem. 
4) Osman Hamdi Bey'in Eserleri,http://www.osmanhamdibey.gov.tr/TR-50974/osman-hamdi-beyin-eserleri.html
5) Fikriyat.com, "Aranızda Kaplumbağa Terbiyecisi gören var mı?",https://www.fikriyat.com/fikriyat-ozel/2018/09/13/aranizda-kaplumbaga-terbiyecisi-goren-var-mi
6) Leibriz.com "Osman Hamdi Bey'in Ölümünün 100. Yıldönümünde Prof.Dr. Edhem Eldem ile Söyleşi", http://lebriz.com/pages/lsd.aspx?articleID=832&lang=TR&sectionID=0&bhcp=1
7) Wendy M.K. Shaw, "Ottoman Painting: Reflections of Western Art from the Ottoman Empire to the Turkish Republic" I.B. Tauris, New York, 2011, syf. 72, 73.