14 Nisan 2020 Salı

Batıda Maskeli Balo Devam Ediyor


Kahve kabını tutarken elimiz yanmasın diye verilen şu kartonlardan birinin üzerindeki yazı dikkatimi çekiyor. %85i geri dönüştürülmüş bu üründe, %35 daha da az kâğıt kullanılmıştır diyor. İlk anda insanın bravo valla diyesi geliyor, çevreyi düşünüyorlar. Sonra ise düşündükçe jeton yuvarlanmaya devam ediyor, elimiz iki dakika yanmasın diye her kapla beraber çöpe atılan onca kâğıda cidden gerek var mı? Bu kadar tükettikten, yok yere harcadıktan sonra geri dönüşüm cidden neye yarıyor? Bizler için de aynı, düşünüyor muyuz iki saniyeliğine açık bıraktığımız musluktan kaç litre suyun boşa aktığını? Biliyor muyuz mesela şu an için bile su kıtlığı çeken ülkeler arasında olduğumuzu ve bunun 2040'da çok daha ciddi seviyelere ulaşacağını [1,2]. Veya umursuyor muyuz biraz zahmete girip de ayırıp atabileceğimiz onca ambalaj kağıdının, belediye ayrı atık kutuları koymamış olsa bile onları toplayıp geçimini sağlayan, bir yandan da geri dönüşüme sokacak insanlara faydasını ve herşeyin ötesinde bu geri dönüşümün ekonomiye katkısını?

Susuz bir dünyada görmesi zor manzaralardan!
Japonya belki de geri dönüşümün en iyi yapıldığı ülkelerden biri. Her çöp, kategorilere ayrılıp, ona göre atılıyor. Japonlar çevreye duyarlı diye düşünüyor insan hal böyle olunca. Aslında cidden çevreye duyarlılar, en azından yok yere ağaç kesmek yok, yeşile, doğaya saygı var. Ama tüketim… Eve alıp geldiğiniz bir ürünün paketinin yarısından fazlası gereksizdir herhalde. İnternetten sipariş verdiğiniz küçücük bir ürün kocaman kutuda gönderiliyor. Tabi kutu geri dönüştürülüyor! Her bilginin internet üzerinden ulaşılabildiği şu çağda, insanların artık kâğıt reklamlara itimadı var mı bilmiyorum ama benim orada yaşadığım süre boyunca geri dönüşüme gönderdiğim kâğıtların hemen hemen hepsi posta kutuma atılmış gereksiz reklamlar. O kadar fazlalar ki her hafta posta kutusunu boşaltmak gerekebiliyor. Ama kâğıtlar geri dönüşüme gidiyor!

Biraz daha çöplerden gidelim. İki sene önce özellikle yaz ayı boyunca yurdun muhtelif noktalarında çuvallarca çöp topladım. Bir keresinde, 3-4 km'lik orman yürüyüşü boyunca yol kenarına atılmış soda, bira şişelerini toplayayım diye yoldan bulduğum çuval en sonunda o kadar doldu ve ağırlaştı ki son birkaç yüz metresini çöp kutusuna kadar sürüyerek çektim. Bu konuda o kadar başarılıyız ki, derenin içinden keçi gibi sekerek gidilebilecek ücra yerlerde bile iki üç hafta içinde torbalarca çöp biriktirebiliyoruz. Sanırım yediklerinin, içtiklerinin bir parçasını da doğaya adamayı seven ayrı bir tarikat var ama ben bilmiyorum. Doğaya virüsten bile daha çok tehlike arz eden, virüsten bile korkmaz bu pikniksever tarikata karşı aman dikkat diyorum! 

Bu fotoğraftaki çoğu çöpü photoshop silebildi, peki doğanın kendisi?


Japonya'dayken öğlenleri laboratuvardan toplu halde yemeğe çıkarken hep ışıkları söndürmeye gayret gösteriyordum. Öyle ki ofisteki arkadaşlar da alışmıştı, aynısını yapıyorlardı. Ama diğer ofislerde durum hiç de aynı değildi. Gündüz bile tüm ışıklar yanıyordu koca binada çoğu zaman. Anlaşılan Japonlara anneleri oğlum/kızım şu ışığı söndür dememiş hiç. Isıtmasından, ulaşımına her konuda elektriğe bel bağlayan bir ülkede, elektrikten tasarruf sadece trenlerdeki tabelalarda yazılan duyurularla sınırlı anlaşılan. Peki bizde durum çok farklı mı? Emin miyiz o lambanın boşuna yanmadığına?

Amerika’da bir otoparkta elektrikli şarj aleti koymuşlar. Sayelerinde her sene iki bin kusur ağaç dikilmiş gibi oluyormuş. Sayelerinde her sene kaç ağaç kesiliyor, bunu ise bilemiyoruz. 10 metre ötedeki markete bile garajından çıkardığı cipiyle giden milyonlarca insan. Haftada 1 gün arabasız sokağa çıksalar dünyadaki senelik karbon salınımında azalma bile olabilir! Toplu taşıma çevre dostu otobüslerle yapılıyor yalnız, otobüsü kullanan olmasa da pek şahane bir şey.

Bize neden kızgın acaba?
Bir vakit Amerika'da bulunduğumda, San Diego Hayvanat bahçesine gitmiştim. Hayvanlar için yazılı bilgilere bakıyordum yürüdükçe. Sanırım soyu tehlikede olmayan bir biz kalmışız. Birbirimizi de öldürüyoruz aslında ama kaplandan pandadan daha hızlı çoğalıyoruz olsa gerek ki sayımız azalmıyor. Örneğin Suriye'deki iç savaşta yaklaşık yarım milyon insan ölmüş [3] ama tabi hayvanat bahçesinde bu bilgi yok ne yazık ki, "bu da insan hayvanı, daha fazla para hırsıyla durduk yere kendi şöyle öldürebiliyor diye." Nedense ölümler son günlerde olduğu gibi virüsten olunca ve medeni ülkeleri birebir vurunca dikkate alınıyor zaten. Öteki türlü Srebrenitsa'da olduğu gibi [4] Avrupa'nın ortasında binler katledilse de medeniyet canavarının o tek dişinin kavuğuna bile gitmiyor!


Hayvanat bahçesinde bir diğer enteresan bilgi: Hayvanların soyunu tüketen bizler, medeni insanlar, değilmişiz, hep Endonezyalılar, Afrikalılarmış. Dişi için filleri, pipisi için kaplanları, eti için de hepsini birden avlıyorlarmış. Elinde son model akıllı telefonu olan çocuk babasına soruyor niye diye. Baba, "senin elinde 1000 dolarlık alet varken, onlar birkaç dolarlık yemeği bile bulamıyor, biz sömürdük aç bıraktık" diyemiyor, vahşiler çünkü olum diye kestirip atıyor. Sonrasında ise derin düşünceler dalıyor, maymunları seyrederken. 

Son zamanlarda çokca girip baktığımız birkaç site var korona virüs salgınında rakamlar ne olmuş diye. Aynı sitede merak edip baktınız mı diğer istatistiklere? Salgından dolayı ölenler binleri geçince o gün, ne kötü diyoruz ya, bugün sadece tüm dünyada açlıktan ölenler 25 bini geçmiş durumda [5] ve hızla artıyor desem? Şu aşağıdaki haritaya bir bakın isterim, dünyadaki 9 insandan 1i yeterli besin bulamıyormuş. O kırmızı yerler varya hep açlıktan kırılan insan doluymuş. O tabağınızda kalan, israf ettiğiniz onca yemeğe bir daha bakıp düşünün isterseniz, çöpe dökmek istediğinize emin misiniz?

2019 Açlık Haritası. Harita kırmızılaştıkça o ülkedeki aç insan sayısı toplam nüfusun %35inden bile fazla hale geliyor [6]
Gene aynı hayvanat bahçesinde bir bilgilendirme panosu. Diyor ki yağmur ormanlarını koruyoruz. Yerliler kesiyormuş ağaçları, medeni insanların ise çevreye duyarlılıkları daha fazla olduğundan türlü şekillerde koruyorlarmış. Gözler tarihi dipnot arıyor tabelada, her şey aç Avrupalının daha fazla altın için sağa sola saldırmasıyla ve yerlileri soyup aç bırakmasıyla başladı diye. Tabi gene hiçbir dipnot söylemiyor, "koronavirüs gibi salgınlar ne ki, daha çok altın peşindeki Avrupalılar çiçek gibi hastalıkları kasten bulaştırarak milyonlarca yerli Amerikalı öldürdü diye [7]". 

Elmafon bilmem kaç çıktı diye insanlar Tokyo’da geceden kuyruğa girmiş durumda. Yeniler alındığı gibi eskiler çöpe gidecek. Durum tüm dünyada farklı değil. Eskiler çöpe atılıp veya en iyi ihtimalle kenarda çürümeye bırakılıp, yenisi, daha yenisi ve daha iyisi alınacak. Sonrasında da Dünyanın bir sahilinde kıyıya vuran yunus yavrusuyla yaygın tabiriyle selfi çekilecek. 20-30 paylaşım, bir o kadar da beğeni varsa yavru ölmüş kime ne! Dünyanın en kalabalık noktalarından birine gidip ben de bir fotoğraf çekeceğim. İsim şimdiden hazır: Vahşi kalabalığın ortasında!

Sizlerin pandemi nedeniyle stokladığınız yiyeceklerden ne kadar kaldı bilmiyorum ama dünyanın pek fazla stoğu kalmamış durumda. Dünyanın her sene, bir sene için bize sunabileceği yenilenebilir kaynakları biz daha Ağustos ayı gelmeden tüketiyoruz ve bir sonraki seneden yemeye başlıyoruz. Dünyanın tüm kaynaklarını tüketip, hayvanların doğal yaşam alanlarına müdahale edip gün geçtikçe de daha fazlasını talep ediyoruz. Bu şekilde giderse yeni yeni virüsler duymamız an meselesi. Ama merak etmeyin, medeniyete bulaşmadıkça korkulacak bişey yok. Bulaştığı zaman da virüs korksun zaten değil mi?

 
O zaman herkes için gelsin, tak etti canıma bu maskeli balo...


Notlar ve Kaynaklar:

Birkaç zaman önce bir yazı yazmıştım ve sanırım facebook üzerinde paylaşmıştım "Batılı Adamın Maskeli Balosu" ismiyle. Geri dönüşümden başlayıp birkaç farklı konuya değinerek, günümüzde özellikle batı toplumlarında bazı gerçeklerin nasıl da görülmezden geldiğini anlatmaya çalışmıştım, nacizane. Ne yazık kı balo tüm hızıyla devam ediyor. Biraz da güncel konularla ilişkilendirip, güncelleyerek tekrar burada paylaşmak istedim.

======================================== 1) , and 17 Countries, Home to One-Quarter of the World's Population, Face Extremely High Water Stress", https://www.wri.org/blog/2019/08/17-countries-home-one-quarter-world-population-face-extremely-high-water-stress


2) , and Ranking the World’s Most Water-Stressed Countries in 2040", https://www.wri.org/blog/2015/08/ranking-world-s-most-water-stressed-countries-2040


3) Wikipedia Syrian Civil War Makalesi: https://en.wikipedia.org/wiki/Syrian_civil_war 

4) E. Söken, "Ağlayan Duvarlar Şehrinde" https://ersinnesriyat.blogspot.com/2018/10/aglayan-duvarlar-sehrinde.html

5) https://www.worldometers.info/ "People who died of hunger today", Türkiye saati ile 19:30 itibariyle. Sene içinde açlıktan ölenlerin sayısı ise 3.5 milyondan fazla.

6) 2019 Hunger Map, Dünya Besin Programı Sitesi, https://www.wfp.org/publications/2019-hunger-map

7) Jared Diamond, Tüfek, Mikrop ve Çelik, Tübitak Yayınları, 2001, ISBN 975-403-282-3.