14 Eylül 2019 Cumartesi

Ben Bir Ceviz Ağacıyım Hiroshima'da

Japonya'da, Tokyo'dan uzakta gittiğim ilk yer 2011 yılında Hiroshima oldu. Şu zamana kadar birçok yer gördüm Japonya'da ama şüphesiz insanda en derin iz bırakanlarından biriydi Hiroshima. Hatta o zaman hatırlıyorum, benimle aynı laboratuvarda bulunan arkadaşlarımın garibine gitmişti, neden Kyoto değil de Hiroshima diye, gitmek için ilk tercih ettiğim yer.

Şehirde kaldığım yer Barış Parkı'nın birkaç sokak ötesindeydi. Akşamüstüne doğruydu şehri gezmeye başladığımda. Şöhretini insanoğlunun yaşadığı en talihsiz olaylardan birine borçlu olan Genbaku Dome'u, yani Atom Bombası Kubbesi'ni Barış Anıtı'nın arasından ilk o zaman gördüm. Bombanın üzerinde patladığı bina, patlamadan sonra ayakta kalan birkaç yapıdan biri. Umarım tarihin hiç çıkaramadığımız dersini, bir umut da olsa, bize anlatmak için ayakta kalmaya da devam eder.

Atom Bombası Çocukları Heykeli, Hiroshima
Barış Parkı aslında içinde birçok başka anıtın da yer aldığı büyük bir alan. Bu heykellerden birini o zaman özellikle fotoğraflamıştım. Etrafı origami turnacıklar ile donatılmış bu heykel başta Sadako Sasaki olmak üzere bomba patladığı esnada ve sonrasında hayatını kaybeden tüm çocuklara adanmış. Çocukların Barış Anıtı veya Japonca adıyla Atom Bombası Çocukları Heykeli. Sadako Sasaki'nin hikayesini bilenler vardır. Belki başka bir yazımızın da ayrıca konusu olabilir. Bu yazının hikayesi ise, bu heykel ile ilişkisinden o zaman hiçbir şekilde haberdar olmadığım bir dev şairimiz ve coğrafya olarak uzak ama kalben yakın olduğu atom bombası çocukları için yazdıklarıyla ilgili.

Ben bu yazıya aslında epey zaman evvel başlamıştım. Devam etmeme vesile ise, elime ilk defa geçen eşimin Japonca kitaplarından biri oldu. Kitabın adı Türkçesiyle "Ben Küçükken", yazarı ise Arata Osada [1]. İlk baskısı 1967'de yapılan bu kitapta ilgimi çeken ise ilk sayfasında, şairinin ismi katakana yani yabancı isimlerin yazıldığı Japon alfabesi ile yazılmış bir şiir oldu. Yabancı isimler Japonca'da varolan seslere uyumlu hale getirildiği için ilk bakışta çözmek zor olabiliyor (örneğin benim ismim Japonca'da Eruşin oluyor). Ben işte bu ismi çözdüğümde büyük bir süprizle karşılaştım. Çünkü bahsi geçen şair Nazım Hikmet, şiir ise "Kız Çocuğu" şiirinden başkası değildi [2]. Kitabın içeriği de bombalanmayı bizzat yaşamış olan Hiroshimalı çocukların yazdıklarından oluşuyor.

Nazım Hihmet'in kendi sesinden Kız Çocuğu Şiiri

Nazım Hikmet bu şiiri 1956 yılında yazar, yani Hiroshima'ya atom bombası atılmasından 11 yıl sonra. Kendisinin olay ya da daha genel manada atom bombası ile ilgili yazdığı tek şiir de değildir. "Bir Kız Vardı Japonya'da", "Bulutlar Adam Öldürmesin", Radyoaktiviteli Yağmurlar Üstüne" ve "Japon Balıkçısı" şiirleri de gene atom bombası ile ilgilidir. Fakat şüphesiz Kız Çocuğu bunlar arasında en bilinenidir diyebiliriz. Bu bilinirlikte şiirin farklı dillerde defalarca kez bestelenmiş olmasının da payı büyük.

Türkçe'de en bilinen bestelerden biri sanırım Zülfü Livaneli'ye ait. Şarkının ilk olarak seslendirilmesi  Nazım Türküsü adlı 1978 tarihli albümde (Zülfü Livaneli bestesi için buyrun). Bu besteyi daha sonra çeşitli etkinliklerde veya anma albümlerinde farklı sanatçılar da seslendiriyor (örneğin ünlü Amerikan folk müziği sanatçısı Joan Baez). Türkçe daha az bilinen bir beste ise 1980 tarihli Hasret isimli albümünde yer alan Cem Karaca bestesi (Cem Karaca bestesi için buyrun). Benim en etkileyici bulduğum çalışma ise daha yakın tarihli ve Nazım Oratoryosu'nun bir parçası olarak Fazıl Say'a ait. Gökçe Çatakoğlu'nun seslendirdiği bu beste, şiirin acısını dinleyiciye en derinden hissettiriyor. 


 
Fazıl Say & Gökçe Çatakoğlu, Kız Çocuğu

Nazım'ın yazdığı şiir aslında bizden önce yurtdışında duyuluyor. Tabi ki ilk duyulan ülkelerden biri Japonya. 1957 yılında şiir Kırmızı Ceketli'nin Anıları isimli albümünde (想い出の赤いヤッケ) halk müziği sanatçısı Tomiya Takeishi tarafından seslendiriliyor (Tomiya Takeishi'nin seslendirdiği şarkı için buyrun). Dikkat ederseniz şiirin tarihinden hemen bir sene sonra. Beste Yuzo Toyama'ya, şiirin çevirisi ise (Rusça'dan Japonca'ya) Nobuyuki Nakamoto'ya ait. Çeviriyi yapan Nobuyuki Nakamoto'nun Nazım'a hayranlığı o derece büyük ki, Moskova'ya gidip kendisi ile tanışıyor ve sonrasında da şiirlerini anlayabilmek için Türkçe öğreniyor. Şu anda da gördüğüm kadarıyla Japonca tek Nazım kitabı kendisinin çevirdiği şiirlerden oluşuyor [3]. Daha yakın tarihte, Ryuichi Sakamoto'nun yapımcılığını üstlendiği ve piyano ile eşlik ettiği şarkı, Chitose Hajime'nin yeni yorumuyla Japon devlet televizyonu NHK'nin canlı yayınladığı bir programda Hiroshima'da, Barış Parkı'nda seslendirilmiş [4] (bu yorum için buyrun).

Ganbaku Dome (Atom Bombası Kubbesi)
Şiirin çevrildiği ve bestelendiği tek dil tabi ki Japonca değil. Ünlü Amerikan folk müziği şarkıcısı Pete Seeger (kendisini daha bildindik bir şarkısı - Where have all the flowers gone? - ile tanıyor olabilirsiniz) çevirisi Jeanette Turner'e ait olan şiirle The Great Silkie isimli İskoç balatına ait melodiyi birleştirerek 1964'te şarkıyı ilk defa seslendiriyor (Pete Seeger'ın seslendirdiği şarkı) [5]. Sonrasında aynı şarkıya The Byrds, 1966 tarihli Fifth Dimension (The Byrds versiyonu) ve This Mortal Coil ise 1991 tarihli Blood albümlerinde yer veriyor (This Mortal Coil versiyonu). Şarkının bunlar haricindeki farklı İngilizce yorumları da mevcut.

Nazım'ın Hiroshima ve bomba sonrası ölen 7 yaşında bir kız çocuğu hakkında yazdığı bu şiir için nerden ilham aldığı bilinmiyor. İnternetteki çeşitli sitelerde, Nazım'ın Hiroshima Panelleri isimli çalışması ile bilinen ressam Toshi Maruki'nin bir çiziminden etkilendiği yönünde iddialar var. Fakat bu konuda tutarlı bir kaynak yok. Bilinen şu ki Nazım şiiri kaleme aldığı zamanlarda ve sonrasında Dünya Barışı ile oldukça alakadar ve Sovyet heyeti ile Stockholm'de katıldığı toplantılardan birinde Japon heyetinin gösterdiği atom bombası ve sonrasında yaşananlar ile ilgili bir filmden oldukça etkileniyor [6]. Şiiri yazmasının doğrudan sebebi bu mudur bilemeyiz ama şairin konuyla alakası aşikar.

Nazım'ın yaşananlardan etkilendiği gibi, Nazım'ın yazdıklarından, dolayısıyla hissettiklerinden de Japonlar etkileniyor. Bu noktadan sonra satırları Aziz Nesin'e bırakıyorum [7]

==================================================================

Japon çocukları, kendilerini düşünmüş ve kendileri için şiirler yazmış olan Nâzım Hikmet’in ölüm haberini duyunca çok üzüldüler. Tıpkı, bugün Nâzım’ın mezarına çiçek koyanlar gibi, mezarındaki kutuya mektup ve yazı bırakanlar gibi, Japon çocukları da, ölümünden yirmi gün sonra Nâzım Hikmet’e bir mektup gönderdiler. Niçin ölümünden yirmi gün sonra da, hemen ölümünün arkasından değil? Çünkü Japon çocukları, mektuplarıyla birlikte Nâzım Hikmet’e bir de armağan göndermek ve bu armağanı da kendi elleriyle yapmak istiyorlardı. Bu armağan kalınca renkli kâğıtlardan yapılmış bin tane turnaydı. Japon çocukları renkli kâğıttan bu bin turnayı ancak on-onbeş günde yapabilmiş, ölüm haberini alınca acıyla ağladıkları Nâzım Hikmet’e yollamışlardı. Mektuplarını ve armağanlarını o sırada Japonya’da bulunan İnturist’in bir görevlisiyle göndermişlerdi.

Origami Turnacıklar
Vera Hikmet’e, Sovyet Yazarlar Birliği Yabancı İlişkiler Komisyonu’ndan gelen 8 Ekim 1963 tarihli mektup şöyleydi:

“Nâzım Hikmet’in ailesine verilmek üzere Japon çocuklarının Bin Turnacik Derneği’nden aldığımız armağanı gönderiyoruz. Bu hediyeyi İnturist’in Yönetim Kurulu Başkan yardımcılarından Boyçenko Japonya’dayken almıştır.”

23 Haziran tarihini taşıyan Japon çocuklarının Bin Turnacik Derneği’nin Japonca mektubunun çevirisi şöyledir:

“Nâzım Hikmet,

Artık sürekli bir rüyaya girdiniz ve artık bir daha kalemi elinize alamayacaksınız. Ve insanlara başka çağrılar gönderemeyeceksiniz. Daldığınız bu sonsuz rüya içindeyken de, biz Hiroşimalı genç kızların sizin şiirlerinizden ne büyük bir coşku duyduğumuzu öğrenmek isteyeceğinizi sanıyoruz. Barış Parkı’nda “Ölen Kadının Çocuğu” heykeli dikiliyor. Bu heykelin adı “Patlayan Atom Bombası Çocukları.” İşte bu heykelin yapılması, hazırlanması sırasında patlayan atom bombasının, yani Hiroşima’nın çocukları sizin şiirlerinizden esinlendiler. Atom bombasından hiçbir zarar görmediğiniz halde insanların yüreklerini parçalayan o şiirleri nasıl yazabildiniz! Evet, sizin yüreğinizde de, bizim yüreklerimizi parçalayan aynı duygular vardı. Çünkü siz de bizim gibi, atom ve hidrojen silahlarına karşı duyduğumuz kini duyuyordunuz. O kin ki, hiroşima ve Nagazaki insanlarını hâlâ uyutmuyor. Ve çünkü siz barış istiyordunuz. Bugün, o patlamanın onsekizinci yılında radyoaktivite etkisiyle, suçsuz insanların ölümü hâlâ sürüyor, “Ölmek istemiyoruz!” diye haykıran insanlar hâlâ ölüyorlar. Bunlar bir daha olmasın diye biz barış savaşını sürdürüyoruz. Sesimiz çıktıkça bağıracağız. Nâzım Hikmet’in düşünceleri ve çabaları boşa gitmesin diye, çağrımızı ve eylemimizi sürdüreceğiz. Hiroşima’nın, Nagazaki’nin, Yansu’nun kurbanlarının acıları unutulmasın diye çağırıyoruz, bağırıyoruz ve her türlü eylem ve davranışta bulunuyoruz.

Hiroşimalı çocuklar size saygıyla, sevgiyle ve teşekkürle bin turna gönderiyorlar. Bu bin turna, sizin büyük coşkuyla istediğiniz barışın simgesidir. Nâzım Hikmet, bu armağanımızı lütfen kabul edin. Bu armağanı size, akrabalarınıza ve arkadaşlarınıza yolluyoruz.”

23.6.1963

Japon çocuklarının da söylediği gibi, atom bombasının acısını duymadığı, oğlu atom bombasıyla ölmediği, kendisi yaralanıp zehirlenmediği halde, oğlu atomdan ölmüşcesine, kendisi yaralanıp ölüm yoluna düşmüşcesine, hiç tanıyıp bilmediği insanların acılarını yüreğinin en derininde duyarak onların acısını, şarkısını, çağrısını şiirlerinde dile getirmek…

Nâzım bunu yapmış olduğu için ölümünden sonra da yaşıyor, ölümünden sonra Japon çocuklarından mektup, armağan alıyor, mezarına çiçekler konuyor… Daha çok yaşayacak Nâzım… Hey koca Nâzım, sen çok yaşa!

==================================================================
Hiroshima'da erik çiçekleri
Hikayede bahsi geçen turnaları Nazım'ın eşi Vera bir ziyaretinde Aziz Nesin'e verir. Aziz Nesin de hikayeye yer verdiği kitabın basıldığı tarihlerde "turnalar şimdi benim evimde" diye bahseder. Ne yazık ki sonrasında turnalara ne olduğunu bilmiyoruz [8].

Kilometrelerce mesafeye yayılan kalpten kalbe bir hikaye bu anlattığım. Çıkarılacak ders aslında çok açık. Ben yaşananları daha iyi anlamak için, fırsatı  olanların, Hiroshima'ya gidip  Barış Parkı içerisinde, özellikle de müzeyi ziyaret ettikten sonra, birkaç saat sessizlikle zaman geçirmelerini tavsiye ediyorum. Atom Bombası Çocukları Heykeli'ni ve turnacıkları gördüğünüzde Nazım'ı ve bu hikayeyi hatırlayın. Belki günün birinde dost Japon halkıyla beraber parkın veya şehrin bir köşesine Nazım anısına bir ceviz ağacı dikeriz, Nazım'ın arasına saklandığı o dallarına küçük turnacıkların konabileceği...


Kaynakça

1) 長田 新 (Osada Arata), "わたしがちいさかったときに (Ben Küçükken)" Tokyo, 2007

2) Şiirin Japonca ismi "死んだ女の子" yani Ölü Kızçocuğu.

3) 中本信幸, ヒクメット詩集, 2002

4) 藤井宏行, "死んだ女の子", http://www7b.biglobe.ne.jp/~lyricssongs/TEXT/S920.htm

5) Pete Seeger, "Where Have All the Flowers Gone: A Singer's Stories, Songs, Seeds, Robberies (A Musical Autobiography", 1993. (ayrıca Tom Clark, "Nâzım Hikmet Ran: I Come and Stand At Every Door", http://tomclarkblog.blogspot.com/2015/08/nazm-hikmet-ran-i-come-and-stand-at.html

6) Mehmet Perinçek, "Nazım Hikmet'in Stockholm Ziyaretleri," Atatürk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi Aralık 2018 22(4): 2541-2574

7) Aziz Nesin, Türkiye Şarkısı Nazım, Nesin Yayınevi.

8) Yusuf Nazım, "Nazım'ın Turnacıkları", 2017, https://t24.com.tr/yazarlar/yusuf-nazim/nazimin-turnaciklari,17399