19 Mayıs 2019 Pazar

Japonya'dan Başkente Bir Göç Hikayesi

Ankara'da şehir merkezine yakın noktalarda dolaşırken bir sınır hissediyor insan. Cumhuriyetin ilk 15 senesi ve sonrası arasında. Bazıları bu sınırı zamanda biraz daha öteleyip 50ler başına kadar çekebilir ama bence 38'den geçiyor sınır çizgisi. Pek tabii fiziki bir sınır değil ama fiziksel yansımalarını da görmek mümkün. Mesela binalarda...

İşte geçenlerde yolum bu binalardan biri ile kesişti. Ankara Üniversitesi Dil Tarih Coğrafya Fakültesi (DTCF). İsmini bizzat atamızın verdiği, kuruluşu 1935 olan fakülte, kuruluş gayesi ile genç cumhuriyetin ideallerini yansıtıyor: "Hükûmet merkezimizde bir taraftan Türk kültürünü bilgi metodu ile işleyecek tetkik ve araştırma kurumlarına olan ihtiyaç, diğer taraftan orta öğretim kurumlarımıza ulusal dil ve tarihimizin bilimsel ve en yeni anlayışlarına göre hazırlanmış öğretmen yetiştirmek ve bugünkü öğretmenlerimizin bu yönden bilgilerini tamamlamak gereği, Ankara’da bir Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi kurulmasını icâb ettirmiştir" [1]. Fakültenin binası da 1940 tarihli ve cumhuriyet Ankarası'nı şekillendiren mimarlardan birine ait, Alman mimar Bruno Taut.

Dil Tarih Coğrafya Fakültesi
Aslında daha önceki yazılarımdan birinde başka bir vesile ile Ankara'nın kuruluşu esnasında emeği geçen mimarlardan da bahsetmiştim. Mesela İş Bankası'nın Ulus'taki tarihi binasının mimarı Giulio Mongeri [2], İstanbul'da da birçok iz bırakmış, II. Meclis Binası, Ankara Palas Konukevi gibi yapıların mimarı Vedat Tek ve gene ulusal akımın önemli mimarlarından Mimar Kemaleddin. Etraflarındaki garabet yapıların arasında değerli taş misali parlayan bu yapıların sayısı ise ne yazık ki çok değil. İşin güzel yanı ise, en azından dış cephelerinin, henüz hiçbir şekilde restore edilmemiş olması!

Biz konumuza geri dönecek olursak,  DTCF ömrünün son yıllarını ülkemizde geçiren Alman mimarın Ankara'daki tek yapısı değil. Ankara'da daha çok eğitim binaları ile iz bırakan mimarın diğer eserleri, Cebeci Ortaokulu ve Sıhhıye'de bulunan Atatürk Lisesi. Atatürk'ün ölümünün ardından, halkın saygısını sunması adına yapılan tören esnasında, meclis önünde tabutu taşıyan katafalk da gene Bruno Taut tarafından tasarlanmış. Hatta mimar işine verdiği ciddiyetten ve atamıza olan saygısından ötürü bu katafalkı kısa sürede tamamlamaya çalışırken zatüreye yakalanır ve kısa süre sonra kendisi de yaşamını yitirir. Cenazesi ise bir gayrimüslim olmasına rağmen Edirnekapı Şehitliği'nde toprağa verilir.

Bruno Taut Evi, Ortaköy, İstanbul [3]
Bruno Taut Türkiye'ye 1936 yılında gelmiştir. Hem sosyalist hem de Yahudi olması nedeniyle Nazi Almanya'sından kaçar, bir süre farklı ülkelerde yaşadıktan sonra davet üzerine Türkiye'ye gelir. Benzer karar alıp hayatını Türkiye'de devam ettiren birçok yabancıdan biridir. İlk olarak İstanbul'da kendisine bir ev yapar. Halen ayakta olan bu yapı, Ortaköy'de, Boğaziçi Köprüsü'nden Avrupa yakasına geçerken net bir şekilde görülebilmektedir. Enteresan olan ise, evin mimari olarak bir Uzakdoğu yapısını andırmasıdır. Hikayemizin en ilgi çekici noktalarından biri de bu sanırım. En azından benim için! Bruno Taut, Almanya'dan ayrıldıktan sonra, Türkiye'ye gelmeden önce yaklaşık üç sene Japonya'da yaşar.

Ishite-ji Tapınağı, Matsuyama
Taut Japonya'da geçirdiği üç sene boyunca ülkenin mimarisinden oldukça etkilenir. Daha çok da sade ve minimalist yapılar hoşuna gider. Hatta bu tarz mimarinin örneklerinden biri olan, Kyoto'da bulunan Katsura İmparatorluk Villası'nı göklere çıkarırken, sadelikten uzak, şaşaalı bir yapı olan Nikko'daki Tokugawa Ieyasu'nun mozelesi gibi yapıları ise yerer [4]. Japonya'da kaldığı süre zarfında ise sadece Atami'de bulunan ve Sagami Körfezi'ne bakan Hyugu Villası'nın bir kısmını tasarlar. Ama Japonya'nın onda bıraktığı izler kaybolmaz. Bunu da kendi için yaptırdığı evde en yalın şekilde yansıtır. Japonya ve Japon mimarisi üzerinde yazdıkları ise sonrasında birçok mimarı etkilemiş ve halen de etkilemektedir. Almanya'da bıraktığı eserler ise modernist mimarinin önemli örneklerinden sayılmaktadır. Baş mimarlardan biri olarak katkıda bulunduğu Berlin Modernizm Konutları, 2008'den beri UNESCO Dünya Miras Listesi'nde [5].

Sonuçta yolların nereye varacağı bilinmez. Bu da Hitler Almanyası'nda başlayıp, militarizmin hızla tırmanmakta olduğu Hirohito'nun Japonyası'nda devam edip, Dünya'daki tüm kaosun ortasında bir vaha misali parıldamakta olan Atatürk Türkiyesi'nde nihayete eren bir yol hikayesi. Atamızın hemen ardından gözlerini yumup bizim şehitlerimizle beraber yatmakta olan bir sözde yabancının hikayesi... 

Sagami Körfezi'nden bir görünüm. Arkada Fuji Dağı.

Kaynakça

1) Ankara Üniversitesi, Dil Tarih Coğrafya Fakültesi Websitesi: http://www.dtcf.ankara.edu.tr/kurumsal/fakulte-hakkinda/

2) İş Bankası'nın bu tarihi binası yakın zamanda gördüğü tadilat ertesinde İş Bankası İktisadi Bağımsızlık Müzesi olarak tekrar açıldı.

3) Werkbund-berlin websitesi: http://www.werkbund-berlin.de/bruno-taut-berlin-ankara-istanbul-izmir-trabzon/

4) Varley, H. Paul (1995) Hume, Nancy (ed.) Japanese Aesthetics and Culture: A Reader - Culture in the Present Age. Albany, NY: State Uni of New York Press. p.321.

5) UNESCO Web Sitesi, Berlin Modernism Housing Estates, https://whc.unesco.org/en/list/1239.