Memlekette
yaşayınca bence çok da farkına varmadığımız şeylerden biri ezan sesi. Bunda
şüphesiz günümüzün yeteneksiz müezzinlerinin de payı var. Kimse darılmasın
gücenmesin ama bazıları ezanı o kadar kötü okuyor ki...
Süleymaniye'de akşam ezanı....
Gene de
İstanbul'da en azından Süleymaniye, Sultan Ahmet gibi büyük camiilerde okunan
ezanları dinlemek insana büyük bir huşu veriyor. Özellikle de uzun süre
yurt dışında yaşayınca bunu daha iyi anlıyorsunuz. Belki herkes için aynı
olmayabilir ama o tınıyı özlemediğim zamanlar olmuyor değil.
Süleymaniye
Camii hakkında detaylı bir yazı hazırlamak benim harcım değil diye düşünüyorum.
Bu büyük camiinin tarihine dair hikâyeler ve efsaneler o kadar çok ki, belki
bir kitap tüm bunları kapsayabilir. Gene de kabaca bildiklerimi yeri geldiğinde kaynak da göstererek aktarmaya çalışayım.
Biliriz
ki Mimar Sinan’ın Süleyman zamanında yaptığı en önemli eserlerden biri Şehzade
Camii’dir. Camii Süleyman’ın Hürrem’den olma oğlu, genç yaşta ölen Şehzade
Mehmed adına yapılmıştır. Bunun ardından, sultanın aklında kendi adına bir
camii daha yaptırmak fikri vardır, imparatorluğun ve dahası batılıların
“Muhteşem” dediği Süleyman’ın namına yaraşacak bir camii.
Rivayete
göre Süleyman bir gün rüyasında Hz. Muhammed’i görür ve Hz. Muhammed kendisine
camiyi nereye yaptıracağını ve detaylarını birebir anlatır. Süleyman göz yaşları
içerisinde rüyasından uyanır ve hemen Mimar Koca Sinan’ı çağırtır. Camiinin
yapılacağı yere ulaştıklarında Sinan da camii ile ilgili tüm detaylara hâkim
gibidir. Süleyman işin aslını sorunca Sinan, “sultanım siz fark etmediniz ama
siz peygamber efendimiz ile yürürken ben de iki adım gerinizden geliyordum”
der.
Başlangıcı
ile ilgili bu hikâyenin ne kadar gerçek olduğu bilinmese de sonuç itibariyle
1550 yılında camiinin yapımına başlanır.
Camii ismini bugün camiinin kendisinden alan Süleymaniye semtinde,
İstanbul’un tepelerinden birinde inşa edilir. Yeri gelmişken belirteyim. Bugün
İstanbul’un 7 tepeli şehir olduğunu bilseler bile kimse bu 7 tepenin nereleri
olduğunu bilmez. Muhtemelen de çokça rastlanıldığı üzere Çamlıca Tepesi diye
saymaya başlar. Oysa ki şüphesiz bu 7 tepe eski şehrin sınırları içerisinde
kalan yükseltilerdir ve şu şekilde sıralanırlar: 1. tepe Topkapı Sarayı’nın
bulunduğu nokta; 2. tepe Nuruosmaniye Camisi civarı; 3. tepe Süleymaniye, 4.
tepe Fatih Camisi’nin olduğu yükselti, 5. tepe Yavuz Selim Camisinin olduğu
yükselti, 6. tepe Cerrahpaşa sırtları, 7. Tepe Edirnekapı (Mihrimah Sultan
Camiisi civarı – bir söylence bu civarın çok fazla yüksek olmamasına rağmen,
Eski Roma’da olduğu gibi tepe sayısını 7’ye tamamlamak için tepe kabul
edildiğidir).
Peygamberimizin elini öperken “seyahat ya Resulallah” diyerek,
gezmeyi seven bizlere örnek teşkil eden Evliya Çelebi’nin aktardığına göre
camiinin inşasında binlerce usta çalışır1 ve inşaat 7 sene sürer.
İnşaatın bu denli uzun sürmesinin arkasında Sinan’ın camiinin her bir ayrıntısı
hususunda ince eleyip sık dokuması vardır. Öyle ki temel atıldıktan sonra 1
seneye yakın beklenir ki temel iyicene otursun. Camii konusunda çokça anlatılan
hikâyelerden birine göre, inşaatın uzun sürdüğünü ve camiinin bir türlü
tamamlanmadığını öğrenen Safevi Şahı Tahmasp inşaata destek olmak üzere bir takım değerli
mücevherat gönderir. Süleyman mücevherleri geri göndermez fakat kendini
aşağılamaya çalışan Tahmasp’a o kadar kızar ki bunların parçalanarak camii
inşaatında kullanılmasını buyurur ve elçilerin gözü önünde onca değerli taş,
camiinin harcına katılır. Derler ki bu mücevherleri harcında bulunduran cevahir
minare her güneş vurduğunda ışıl ışıl parlar.
Tarihe açılan kapı... |
Camiinin 4 minaresi 10 da şerefesi vardır. 10 şerefe Kanuni’nin Osmanoğullarının kuruluştan beri onuncu, 4 minare ise İstanbul’un fethinden sonraki dördüncü padişahı olmasını gösterir. Bunlar haricinde camiinin her bir köşesinde rakamsal olarak bir giz saklıdır. Örneğin minare yüksekliği, kubbe çapı vs. gibi bazı uzunluk ve açılar birbirine orantılandığında “pi” sayısı, 1,618 (altın oran) gibi bilinen katsayıların yanında, meselâ 23,4◦ (Dünya’nın kendi etrafındaki dönüş ekseninin yörüngesine olan eğimi), 4,18 (kalori/joule çevrim katsayısı) ve logaritmadaki “e” sayısı gibi o zamanın şartlarında pek alışılmadık katsayıların da sıklıkla kullanıldığına dair çeşitli yazılar vardır.
Camii hakkında çokça anlatılan diğer bir gerçek Koca Sinan’ın
camii içerisine, kubbe köşelerine ve eteklerine 64 adet içi boş küp
yerleştirmiş, yerde tuğlalardan boşluk bırakmış ve yapı içerisindeki muhteşem
akustiği bu şekilde sağlamış olmasıdır. Derler ki Sinan bu akustiği sınamak
için camii içerisinde nargile höpürdetirken, bir gün Süleyman çıkıp gelir ve
ancak işin gerçeğini anladıktan sonra sinirleri yatışır.
Zamanında kandillerle ve mumlarla aydınlatılan camiide bu
kandillerin ve mumların isini toplayacak bir sistemi de düşünmemezlik etmez
Sinan. Dahası is odasında toplanan bu isler mürekkebe dönüştürülür ve Kuran-ı
Kerim başta olmak üzere birçok eserin yazımında kullanılır. Günümüzde 30 adet
kalan (karardıkları için pek fark edilmezler) zamanında ise camii içinde toplam
300 adet olan devekuşu yumurtaları ise yaydıkları koku ile camiiyi akrep gibi
çeşitli haşerattan korur.
Akşam vakti Süleymaniye |
1) Evliya Çelebi Seyahatnamesi, Yapı Kredi Yayınları, 2006. Ayrıca bakınız: http://tr.wikipedia.org/wiki/S%C3%BCleymaniye_Camii.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder